Bapatya
Seviyor sevmiyor diye geçmişte çok papatya yaprağı yoldum. Çoğunuz çocukluğunda yapmıştır elbette.
Son yaprak seviyor çıkınca, ben de papatyayı severdim. O dakikadan sonra sanki suçlusu ben değilmişim gibi utanmadan yaprakları yolunmuş haline üzülürdüm.
Öyle yaparız. Seviyor mu acaba diye hırpalar, koparır, parçalar tanınmaz hale getiririz. Sonra da artık var olmayan bir güzelliğin melankolisiyle gereksiz havalara girer, efkarlı da şarkı patlatırız. İç geçirmeler, dalgın düşünceli pozlar filan. Ne güzel dünya.
Sevmiyor çıkarsa, daha da şeytanlaşırdım. Kalan yapraksız boynunu da koparıp kenara fırlatırdım.
Kısacası papatya için sonuç aynıydı, çünkü baş rolde papatya değil, benim sevdam oluyordu. Teknik olarak benim aşk filmimin senaryosu her durumda papatya cesetleri üzerine kuruluydu.
-Ex-Sevda niyetine, El Papatyaaaa….
-………AMİNNNN!
-Ey cemaat, Merhumeyi nasıl bilirdiniz?
-Kıymetini bilemedik
Yaş kemale erip de; seviyor sevmiyor sorusunun cevabını papatyalara sormadan da anlayabilir olduğumda, papatyalara başka gözle bakmaya başladım. Yok yahu! Başka gözle derken, öyle değil. Dünya Ahiret bacımdır hepsi. Senin için fesat bebeğim.
Diyeceğim o ki: Baş rolü papatyalara verince ne muazzam bir güzellik olduğunu görebiliyor insan. Baktım valla harika hatun bu Papatya. Tabii ki hatun😊
Düşünsene doğal ortamda kendiliğinden yetişiyor. Bahçıvan filan istemiyor. Suladılar/sulamadılar diye kimseden medet ummuyor. Gübremi vermediler de amanınnn azotum yetmedi; yetişin a dostlar yaprağıma dokundular da soldum- gibi tripleri de yok.
Sevmeyip de ne yapalım şimdi biz bu vahşi hatunu?
Share this content:
Yorum gönder