Şimdi yükleniyor

Bir Deniz Kızı Hikayesi Bölüm 7 – Mühür

Bir Deniz Kızı Hikayesi Bölüm 7 – Mühür

Kaptanın yüksek perdeden kahkahası ile hikaye aniden bitiverdi. Kendini o kadar kaptırmıştı ki; o gençten Kaptanın dedesine oradan da kendi başına gelenlere kadar tüm detayları öğrenecekmiş gibi dikkatle dinliyordu. Hayal kırıklığını kırık bir gülüşle saklamaya çalışarak sordu:

– Deden koruyuculardandı yani. Ben de koruyucuların soyundan mıyım?

Kaptan bu kez kahkaha atmadı, manidar gülümsemekle yetinip kadehinden bir yudum daha aldı. Aklında birşeyler varmış da söyleyip söylememek arasındaymış gibiydi.

-Hangi cevabım seni mutlu edecekse doğru cevap o!

-Şaka bir yana gerçekten pullar konusunda endişelenmeme gerek yok mu sence? Çocukluğunun eğlenceli masalları beni rahatlatmalı mı bilemiyorum. En iyisi bir doktora görünmek.

-İşin uzmanı ile görüşmekte fayda var. Hadi bakalım, çok oyalandık biraz da yüzeriz ne dersin genç koruyucu?

Son cümlesini manidar bir gülümseme ile söylemişti. Nedense bu ani iniş çıkışlardan korkması gerekirken kendini güvende hissetmeye devam ediyordu. Dün tanıştığı, az bilinen konular hakkında fazlasıyla konuşan, birden kahkaha atıp birden ciddileşen bu adam, onu denizin ortasında parçalara ayırıp balıklara yem bile yapabilirdi oysa.

Kaptan bir ıslıkla hoş bir melodi mırıldanarak tekneyi hareket ettirirken o da masadaki bulaşıkları topladı. Kadehleri tazeledi yeniden güverteye çıktığından hava harika, melodi çok huzur verici idi. Teknenin etrafında çok çeşitli balıklar yüzüyor zaman zaman yüzeye sıçrayıp adeta melodiyle dans ediyordu. Rakının gevşetici etkisiyle böyle gördüğünü bilse de çok huzurlu hissetti.

Gözlerini kapatıp melodiye kendini kaptırdığı için ne kadar zaman geçtiğini kestiremedi ancak az sonra teknenin motoru sustu. Belli ki Kaptan yüzmek için güzel bir yer seçmiş ve Sirene’yi durdurmuştu. Gözlerini aralayıp Kaptan’a baktığında Islıkla çaldığı melodiye devam ederken güvertenin sağından solundan  deniz bakıp gülümseyerek, balıkları seyrettiğini gördü.

-Hadi bakalım genç adam. Sen de ıslan artık!

– Mayo getirmedim Kaptan. Sen yüz ben beklerim.

– Mayosuz yüzeriz. Çıplak doğduk hepimiz, utanacak bir şey yok bunda, kendini rahat hissedeceksen ben önden atlarım

Bunları söylerken birden şortunu çıkarıp güverteden atlayıverdi. O kısacık zamanda mayosunun kapattığı kısımda, beli ile kalçası arasında pırıl pırıl parıldayan pulları gördüğünde gözlerine inanamadı Ege. İçkinin etkisi mi, güneş ışınlarının bir oyunu muydu kestiremedi.

Şaşkınlıkla Kaptanın atladığı yere yanaşıp denize doğru baktığında O’nu gördü. Pırıl pırıl kuyruğu ile güzeller güzeli bir deniz kızı, suda dans eden saçları arasından gülümseyerek Ege’ye bakıyordu.

Şaşkınlıkla sevinç arasında bir duygu karmaşasında hiç korkmadığını farketti.

Deniz Kızı Suyun yüzeyine çıktı ve Ege’ye elini uzattı.

-Hoş Geldin Ege, seni yeniden görmek çok güzel.

-Hoş bulduk, sizi de görmek çok güzel

Bunları söylerken kelimeleri özellikle mi seçti, yoksa şaşkınlıkla söylenmesi gerekeni mi söyledi kestiremiyordu. Çok uzun sürmüş bir özlemden sonraki kavuşma isteği onu denize çektiğinden Deniz kızının uzattığı eli tuttu ve bir anda kendini denizde buldu. Güverteden gülümseyerek ona baktığını fark ettiği Kaptan Deniz Kızına doğru reverans yaptıktan sonra seslendi.

-Burada bekleyeceğim Genç Koruyucu. Uzmanla görüşmek faydalı olur demiştim. Hahaha hahaha

Sanki hepsi çok olağanmış gibi geliyordu Ege’ye. Kaptan ne zaman tekneye çıktı, gerçekten deniz kızının elini mi tutuyordu? Çok anlamsız ama çok huzurluydu olanlar. Korkmadı, rüya gördüğünü düşünmedi Deniz Kızı’nın elini bırakmadan ona doğru dönerek başıyla selamladı.

-Siz, siz Thessalonike misiniz?

Çınlayan bir kahkaha attı Deniz Kızı.

-Koruyucu Koray’la fazla zaman geçirmişsin Genç Adam. Thessalonike efsanelerde ve Koray’ın hayal dünyasında yaşar. Ben Atargatis’im. Gerçi seninle daha önce tanışmıştık ancak hatırlamaman normal.

– Dün, dün denizde gördüğüm sendin. Yani sizdiniz…

-Dün de görüştük ama tanışmamız çok daha önce. Gel benimle, hem dolaşalım hem konuşalım. Soruların vardır.

Elinden tuttuğu genç adamla denizin üstünde ilerleyip yanlarına gelen balıklarla oynaşarak anlatmayı sürdürdü Atargatis.

-Sen Koruyucu nesildensin. Annen tercihini yapacağı 21 yaşında bana geldiğinde farkında bile değildi ama sen onun rahmindeydin. İşte o gün tanıştık. Annen mührü taşıdığı için denizde ona ölüm yoktu ancak koruyuculuğu seçerse sen hiç dünyaya gelemeyecektin. Karaya gönderip senin mührünün belirmesini, ardından yetişkin olmanı beklemek daha uygun olacaktı. Kısacası çok çok uzun zaman önce tanıştık genç adam.

-Annem, annem de mi koruyucu yani?

-Hayır daha genç olan koruyucu olarak “seni” korumam gerekiyordu. Bu yüzden ona tercih sunmadım.

-Anlayamıyorum

-Genç Adam, bugün bir karar vereceksin. Koruyucu olmak ya da eskisi gibi hayatına devam etmek arasında bir seçim bu. Kabul edersen bunu kimse ile paylaşamazsın. Hayatında boyunca da Denizi koruyup kollamakta bana yardımcı olacaksın.

-Ben ne yapabilirim ki?

-Karada ne işle uğraşırsan uğraş, yardım gerektiğinde her şeyi ve herkesi bırakıp buradaki dünyayı ne pahasına olursa olsun koruyacaksın. Zamanı geldiğinde, dilersen benim dünyamda sonsuz yaşam sürmek üzere karadaki hayatından kopabilir ya da denizde ölemeyeceğin için karada ölümü bekleyebilirsin. Koruyuculuğu kabul etmezsen ne dünü ne bugünkü karşılaşmamızı hatırlamayacaksın ama kuyruk mührü senin soyundan devam edecek, çocukların da günü geldiğinde kendi seçimlerini yapacaklar.

-Senin sihirli güçlerin filan var sanırım. Koruyucuların da var mı böyle güçleri.

Şefkatle gülümsedi Atargatis.

Yanlarında oynaşan balıklardan birini Ege’nin boşta olan eline koyduktan sonra açıklamasına devam etti.

-Sihirli güç her zaman alevler şimşekler, büyük yıkıcı dalgalardan ibaret değildir Ege. Birçok yaşıtın seyretmekle yetinirken sen denizin temizlenmesi için elinden geleni yaptın mesela. Hatta hasta olduğunu düşündüğün halde fırsat verilmez diye saklayıp gün sonuna kadar canla başla çalıştın.

-Evet ama yalnız değildim. Benim gibi çok gönüllü çalıştı.

– Doğru, ama onlar mührü taşımıyorlar. Her canlının rolü başkadır. Sizin soyunuz özel. Ya da senin gibi daha havalı söyleyeyim belki bir çeşit sihir taşıyorsunuz. Siz diğer canlıları anlar ve gereken için çaba gösterirken o bahsettiğin iyi niyetli vicdanlı gönüllüleri doğru yönlendirebilirsiniz.

Ege’nin elindeki balık hala kaçmaya çalışmıyordu. Atargatis işaret etti. Gördün mü seni onlar da ayırt edebiliyor.

Ege’ni şaşkın halde azat ettiği balık diğerleriyle birlikte Ege’nin etrafında koca bir halka oluşturdular.

-Hoş Geldin Genç Koruyucu…Hoş Geldin…

Pullar, deniz kızı, konuşan balıklar… şaşkınlıkla bakakaldı.

-Onlar, onlar konuşuyor.

– Sadece sizinle… Yalnız ve yalnız koruyuculuğu kabul edenler duyabilir onları. Kirliliklerin kaynağını, kaçak avcıları, iklim değişikliklerinin etkilerinin boyutunu size fısıldarlar.

– Ben, ben ne yapabilirim?

– Gezimize denizin altında devam edelim

Böyle söyleyerek denizin dibine çekti genç adamı.

Atargatis hem hızla denizin dibinde onu elinden tutup gezidiriyor hem de anlatıyordu.

-Seçimini yaptıktan sonra tıpkı şu an olduğu gibi denizin altında nefes alabileceksin. Elbette bunu insanlardan gizlemen gerekiyor. Bizi korumak için olduğu kadar kendini de korumak için bunu saklaman önemli. Yoksa acayip deneyler için bir merkeze kapatabilirler seni. Hadi hızlanalım biraz, insanın tüm yıkımına rağmen denizin hala ne kadar güzelliklerle dolu olduğunu sana göstermek istiyorum.

Böylelikle çok hızlı şekilde denizin derinliklerinde dolaştılar. Daha önce görmediği deniz canlıları yanlarından geçiyor ve çok sayıda kirleticinin adını fısıldıyordu. Küresel ısınmadan dolayı artan su sıcaklığının yarattığı olumsuzlukları anlattılar, bir Caretta Caretta kumsala bıraktığı yumurtalarının üstünde güneşlenen insanlardan şikayet etti. Zamanın nasıl geçtiğini fark edememişti. Yüzeye çıktıklarında Sirene’nin hemen yanında olduklarını gördü.

Atargatis genç adamın elini bıraktı, yanağını eliyle okşayarak fısıldadı.

-Gece yarısından önce kararını ver genç koruyucu. Burada bekliyor olacağım

Bunları söyler söylemez bir kuyruk darbesi ile suyun içerisinde gözden kayboldu.

Sonraki Bölümü Oku

Share this content:


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/nrbakrep/public_html/wp-includes/functions.php on line 5420